Deniz Ve Mehtap Sordular Seni Neredesin?
Ben geldim. Seni özledim, onu, ötekini, berikini, hepinizi, herkesi en çokta yazmayı özledim! "Haydi artık çık tatil modundan, uzun oldu yazmayalı dön artık ve yazmaya başla" şeklinde pöykürdüğünüz mesajlara sonsuz teşekkürler... Demek ki seviliyorum, özleniyorum. Bu çok güzel bir duygu! Bu arada sadece Türkiye'den değil yurt dışından da takip ediliyor olmak ve samimi mesajlar almak gerçekten hoşuma gitti. Yokluğumda beni unutmadığınız için teşekkür ederim.
Efenim malumumuz tatil için Foça'yı mesken edinenlerdendim. Öyle güzeldi ki her şey kendimi tamamen denizin, doğanın ve bin bir çeşit kuş sesi melodisinin kucağına bıraktım. Zamanın geçmesini hiç istemediğim, her anın tadını çıkarttığım bir tatil geçirdim; yeri geldi Bungee Jumping yaptık, havuz başı partileri, yeri geldi rafting efendime söyleyeyim sabaha kadar eğlence mekanlarında piyasanın nabzını yokladık mesela heheyttt! DUR! Böyle bir tatil yapmadım. Yapmak ister miydim? Belki! Ailem yanımdaydı, sevdiklerim... Aslında bu bana yetti(Lakin sevgilim uzaktaydı onu çok özledim ve en çok da bu yüzden tatilden dönmeyi iple çektim.) Neler yaptım? Yıl boyu biriken stresi bir solukta attım, ben Carpe Diem'ciyim ama bazı küçük planlar yaptım, kafam çok rahattı, huzurluydum, kumsalda gün batımı şezlongda uzanmış güneşin aheste aheste batışını izledim, kitap okudum, bahçemizden organik meyve sebze topladım, yedim. Bir bisiklet buldum kime aitti bilmiyorum muhtemelen bizim komşulardan birinin çocuğu bırakmış aldım bir kaç tur attım bıraktım yerine çok keyifliydi! "Dağlar Kızı Reyhan Alem Bana Heyran" misali dağ, tepe demedim gezdim, yürüdüm. Tavukların peşinden koştum en sıcak ve en taze yumurtayı yakalamak için, ördeklerle dans ettim. Deniz+Kum+Güneş = Hayat demek ya benim için bol bol yüzdüm(Gerçi bu yıl geçtiğimiz senelere oranla daha az yüzebildim ama attığım kulaçlar ve derin dalışlarımdan çıkarttığım deniz kabuklarımın sayısı hiç fena değildi.) Zambaklar, akşam sefaları ve erguvanlar arasında yüzümde sıcaktan ve huzurdan şapşallaşmış bir gülümseme, denizden çıkıp yorgun argın eve dönerken acıkmış olmanın verdiği çiğ sarhoşlukla arkadaşıma "midem acıktı" bile dedim, yolun ortasında gülme krizine girdik hatta ben oturdum dayanamayıp ve "yeter artık zaten açım ve evime gitmek istiyorum" diye haykırdım gülerek" çok pahalı tatil yapmana gerek yok, çok lüks bir mekana gitmene de illa herkesin takıldığı, dip dibe denize, havuza girmek zorunda kaldığın, gözünde güneş gözlüklerin ve herkesin gözüne gözüne sokma zorunluluğu hissettiğin fotoğraflarınla dolu sırf tatil güncellemende "hava atışı" yaparak sırıttığın bir fotoğraf koyacaksın diye ölüp bayıldığın yerlere koşmana gerek yok bence! Tatil sadece huzurdur, mutluluktur, stres atmak ve yaptıklarından keyif almaktır salaş bir mekanda bile olsan yani ne yaptığının ve nerede, nasıl yaptığının önemi olmadan. Ha bak yanındaki kişi/kişiler önemlidir kabul ediyorum bunu. Ailen, sevdiklerin hatta eşin, dostun ya da sevgilin varsa en kebap tatil işte budur! Ben yalnız da tatile gittim, arkadaşlarla da ama aile gibi olmuyor be! Peki sevgili? Bak orda da akan sular durur onsuz da olmaz tabii!
Foça, sessiz sakin hele hele bizim bulunduğumuz yer oldukça hareketsizdir ama doğayla iç içe, kuşla otla böcekle ve muhteşem deniziyle(bak bu konuda ciddiyim oldukça soğuk ama temiz bir denizi var.) "Survivor" hayatı yaşamak istersen mutlaka bekliyorum zira bu yıl domuzlarla ve sürüsüne bereket çeşit çeşit böceklerle mücadele ettik! Yok arkadaş ben Sivrisinekler ve envai çeşit böceklerden sorumlu bir bakanlık açılması talebinde bulunmak istiyorum zira bu konuda tek başına mücadelem yetersiz kalabiliyor. Ne anlatıyordum heh Foça! Sen büyük efsaneyi bilir misin hani şu "Karataş Efsanesi" Bilenler bilmeyenlere anlatsın bana ne ya! Efsaneye göre, Foça'da nerede olduğu bilinmeyen bir taş vardır ve "Karataş" olarak anılır. Herhangi bir kaldırım taşı ya da yer altında görmeden, bilmeden her gün üzerine basıp yürünen Arnavut kaldırım taşlarından birinin metrelerce altında da olabilir. Gizemli ve çekiciliği de buradan gelmekte... Her kim ki Foça'da nerede olduğu bilinmeyen KARATAŞ'a basar ise ölür. Şaka! Basar ise basireti bağlanır ve içinde bir yerlerde Foça'ya yerleşme ve hep burada olma isteği bulunur. Yolu nereye giderse gitsin, Karataş'a basan kişi er yada geç Foça'ya geri dönecektir. Diyor efsane. Adı üstünde efsane doğruluğunu yanlışlığını bilemeyiz ama şu bir gerçek ki Foça'nın büyülü havası, oksijeni, deniziyle kıyılarında balık ve yosun kokusunu içine çektiğinde gerçekten de kopamıyor ve çok zor ayrılıyorsun. Canının çektiği an, her yerde denize atlayıp yüzebilir, sabah çayını ağını onaran balıkçılarla sohbet ederek içebilirsin. "Foça'yı görmek bir şans; yaşamak ise ayrıcalıktır" derler. Gün batımının her mevsim güzel olduğu, martılar, yelkovan kuşları, tavşanlar, orkinoslar, yunus ve foklar seni alıp başka alemlere götürebilir.
Foçalılar, sandallarını size kiraya verebilirler. Dokunulmazlığı olan hayvanlar ada tavşanları ve kedilerdir aman ha dikkat edin! Doğa ve insan sevgisi burada iç içe geçmiş durumdadır. Karataş'a gelince o, Foça'nın her yerinde... Bir gün buluşalım da rakı&balık yapalım burada ne dersin?
Not: Yazının tadını kaçırmamak için bu yıl Foça'daki şehit haberlerine yer vermiyorum fakat çok fazla üzüldüğümüzü de belirtmeden geçemeyeceğim.
Yorumlar