Yüzyılın Felaketi

 


Geçtiğimiz pazar akşamı havaların iyice soğuması, haftanın gözümde büyümesi ve biraz da keyifsiz olduğum için erken yatmaya karar verdim. Sabah uyandığımda telefonuma arka arkaya gelen bildirimlerle öğreniyorum ki 10 ili tetikleyen bir deprem olmuş ve belki de hayatımızın en kötü sabahına uyanmışız.

O kadar yıkıcı ve şiddetliydi ki herkes depremin farklı bir il merkezinde olduğunu düşünmüştü. Sonra ortalama 90 saniye süren saat 04.17'de 7,7 şiddetindeki yıkımın Kahramanmaraş merkezli olduğunu anladık. Bununla da kalmadı Elbistan ilçesinde öğleden sonra 7,6'lık bir deprem daha ve Gaziantep'te 6,5 ve 6,4 büyüklüğünde artçı depremlerle enkaza döndük tekrar tekrar.

Yabancı deprem uzmanları tarafından da Yüzyılın Felaketi olarak tanımlanan Kahramanmaraş depremlerinin ardından tam 8 gün geçti ve bölgede arama kurtarma çalışmaları tüm hızıyla sürüyor.

Türkiye Cumhuriyeti tarihinin teknik parametreler ve etki alanının coğrafi genişliği bakımından en büyük depremi olabilir.

Hatay tanınmaz hale geldi bu süreçte Malatya'da. Maraş, Antep harap oldu. Görüntüler korku filmi sahneleri gibiydi, yıkılan binalar, enkaz altında can çekişen insanlar... Kurtulan her canımıza sevinirken yitirdiğimiz her canımıza ağlamaktan gözümüzde yaş kalmadı.

Soğuk ve karanlık bir 6 Şubat sabahı çok uzun süre ülkece toparlanamayacak bir travma yaşadık.

Deprem oldu, yıkıldık. Binlerce insanımızı kaybettik. Hatalarımızdan ders almalıyız dedik, lanet ettik neden olanlara ve sonra tekrardan unuttuk acıyı, yaşananları.

Her deprem olduğunda benzer süreçler tekrarlandı. Affı olmayan imar hataları, binalarda yeterli denetimlerin yapılmaması, plansız şehirleşme, malzemeden ve hayatlarımızdan çalan müteahhitler.

Ateş düştüğü yeri yakmakla kalmadı bu kez küle çevirdi hepimizi.


Yardımlar, Destekler ve Psikolojimiz

Hızlıca kenetlendik, yaralarımızı sarmaya, acılarımızı hafifletmeye çalışıyoruz. Ülkece her felakette olduğu gibi yine bu afet ortamından çıkmak için herkes elinden geleni yapıyor. 

Kolilerce yardımlar, maddi destek olan ünlüler, elinden gelenin fazlasını yapmaya çalışan gönüllüler. Komşu ve müttefik pek çok ülke ve insanlarından gelmeye devam eden destekler. Sosyal medyanın gücünü kullanarak yardıma ihtiyacı olan kişilerden haberdar olduk.

Yardım yapmayan markaları toplumsal baskı ile yola getirip bağış yapmalarını bile sağladık. Gün birlik olma günüydü ve din, dil, siyaset, futbol, ırk dinlemeden kalpler birmiş bunu gördük. Keşke bu kardeşlik hissini başımıza bir felaket gelmeden de benimseyebilsek öyle değil mi?

Televizyonlarda gecelere kadar sadece deprem bölgeleri ve oradaki haberleri yayınlıyor kanallar. Çarşamba akşamı(15 Şubat 2023) saat 20.00'da tüm kanallar aynı anda ortak yayın yapacak.

Uzmanlar açıklamalar yapıyor, bundan sonrası için hepimiz gibi endişeliler. Salgın hastalıklar, depremzedelerin tedavi süreçleri ve sonrasında yaşanabilecek yeni deprem tehlikeleri...

Eviniz, barkınız, sevdikleriniz, hayalleriniz her şey bir anda yok oluyor ve sıfırdan başlayıp hiçbir şey olmamış gibi hayata devam etmek zorunda kalıyorsunuz bir anda.

Kabulleniş; bir babanın "kızıma ev değil mezar almışım" deyişi gibi ya da enkaz altında vefat eden kızının elini bırakamayan bir başka babanın o eli bırakmak zorunda kalacak olması kadar da acı verici. Bir gencin "nişanlımın cansız bedenini enkazdan ellerimle çıkardım" demesi kadar yürek yakıcı. Fakat umut ve mucize; 140 saat sonra enkazın altından çıkartılan bir bebeğin hayata tutunuşu gibi.

Olağanüstü hal ilan edilen 10 bölgede eğitim hem imkansızlıklardan hem de gönüllü çalışmalardan dolayı Mart başına kadar durduruldu. Diğer illerde 20 Şubat itibarıyla eğitime başlanması bekleniyor.  Tüm Türkiye'de üniversitelerin uzaktan eğitime geçmesi kararlaştırıldı. 

Bu tür kriz anlarında tek sığınağın öğrenci yurtları olmaması, alternatifler üzerine çalışılması gerektiğini düşünüyorum zaten Pandemi sürecinde öğrenciler okullarından yeterince uzak kalmışlardı.

Öte yandan deprem ülkesiyiz fakat deprem eğitimi konusunda çok yetersiz kalıyoruz. En basitinden deprem zorunlu ders olarak ilkokul müfredatına eklenmeli, ilk yardım eğitimi nasıl zorunluysa deprem eğitimi hatta Psikolojik İlk Yardım Eğitimi de zorunlu hale gelmeli diye düşünmeden yapamıyorum. (Buna hepimizin ihtiyacı var)


1 haftadır doğru düzgün uyuduğumu hatırlamıyorum. Sıcak ev, yatak ve yemekten hatta nefes almaktan utandığımı iliklerime kadar hissettim. Görüntülere, o hikayelere şahit oldukça ağlama krizleri geçiriyorum. Bağışlarımı, paylaşımlarımı yaptım, yapmaya da devam edeceğim ama yine de elim kolum bağlıymış ve hiçbir şey yapamıyormuşum gibi hissetmekten bir türlü kurtulamıyorum.

"Çatısı olan bir evde ailenle birlikte geçirdiğin sıradan bir akşam, meğer en büyük lüksmüş"... demiş birisi o kadar haklı ki! Ölümün saati yok, "hayatın geri yükleme tuşu yok" o yüzden yanımızdaki insanların değerini bilelim, kırmayalım, durup durup sevdiğimizi söyleyelim ne bileyim özel hissettirmeye çalışalım, üzmeyelim, küsmeyelim,  suçluysak özür dilemesini bilelim bazı şeylerin gerçekten telafisi yok.

Evimizin çok küçük ya da çok büyük olmasının, yattığımız yatağın, üstümüzdeki yorganın markasının çok da önemli olmadığını, yediğimiz yemeğin tuzunun eksik ya da salçasının fazla olmasının, telefonumuzun, arabamızın, yazlığımızın, zenginliğimizin çok önemli olmadığını, üstümüzdeki montun, üşümeyelim diye bir köşede duran battaniyemizin kıymetini, kalbini kırdığımız bir insanın gönlünü almaya çok fazla vaktimizin olmadığını, telaş yaptığımız gündelik her işin aslında çok gereksiz olduğunu, sıcak bir çayın, çorbanın hatta bir dilim ekmeğin ve bir bardak suyun ne kadar önemli ve kıymetli olduğunu, nerede, nasıl yattığımızın değil de ne halde uyanacağımızı, ya da uyanamayacağımızı,  belki de bir gün moloz yığınlarının altında kalabileceğimiz ihtimali ile her şeyimizin emanet olduğu gerçeğini şimdi daha iyi anladığımızı inanıyorum.


Unutmadan;

Dilediğimiz yardım kuruluşuna bağış yapabiliriz ama İzmir bölgesi olarak da

https://umuthareketi.izmir.bel.tr adresi üzerinden deprem yardım kampanyasına katılarak destek verip umut olabiliriz. 

Acımız ve yasımız büyük!

Geçmiş olsun ve başımız sağ olsun Türkiye'm.





















Yorumlar

Popüler Yayınlar